30 Mayıs 2010 Pazar

Bio- nic


Bionic albümü ile ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Aslında bana ne Christina'dan ama albüm öncesi çok Sevdiğim Le Tigre,(ki web sitelerinde bunu onayladıklarında da çok şaşırmıştım.)Peaches, Sia,Ladytron gibi isimler beni heyecanlandımıştı. Tabi ki electro- punk, rriot girl havalarında bir şey beklemiyordum ama müzisyenliğin ötesinde protest sanatı hakkıyla yerine getiren Le Tigre'nin katkıları beni meraklandırdı ve düşündürmedi değil. Çünkü Christina, kapitalin öyle ileri noktasında duruyor ki... Ayrıca kadının objeleştirilmiş meta duruşuna albüm kapaklarından klipleriyle büyük büyük katkılarda bulunuyor.

Albüm fena değil ama hiç Christina Aguilera albümü gibi de durmuyor. Açılışı yapan Bionic kanımca istediği kitleye rahat rahat ulaşacak, çok uzun ömürlü olmasa da bariz bir hit.

Ardından gelen diğer hit ki bence çok kötü bir şarkı Not Myself Tonight vasat bir parça.

Hiç sevmediğim rapper Woo Hoo

Üçüncü sınıf barlarda remixlerinin çalacağı Desnudate

Sound olarak güzel şeyler yaşatan, "fashion is a life style" lirikli Glam

Peaches ortaklı My Girls, albümün en bariz güzel şarkılarından ve çalıştığı kişilerin etkisinin hissedildiği parçalardan, Kathleen Hanna'nın vokalini duyduğuma eminim o kadar uzun zaman geçti ki Le TİGRE şarkı kaydetmeyeli; şarkının girişi için de Shakira'nın She Wolf'una bakın, sevmezseniz Hot Chip coverına.I hATE bOYS da bu kefede değerlendirilebilir. I hATE Boys'un girişi Katty Perry'nin I Kissed A Girl'üne pek bir benzziyor, bu da bir dipnot.

Girişinin beni korkuttuğu bitch duyumsamaları ile Vanity sevdiğim şarkılar ama yukarda da Glam ile saymaya başladığım parçalar Christina için yeni şeyler. Yoksa electro- clash'in modası çoktan geçti. Peaches'ın son albümü de clash kısmı pek yok gibiydi.

Olmazsa olmaz slow parçalar bu albümde de var ama tabi Christina bağım bağım bağırmaktan biraz vazgeçmiş ya da büyük prodüktörleri onu susturdu.

All I Need sanki vokalde Christina değil de Sia varmış gibi bir his yaratıyor. Bu tam olarak Sia'nın albümlerinde yer alması gereken bir parça.

Slowlardan I Am de hiç fena değil açıkcası...

Evet mükemmel değil, ben çok daha alternatif bir çalışma bekliyordum ama bir Chirstina Agıilera albümü ne kadar alternatif olabilir ki? Umudum, albümde az da olsa güzel şarkıların, dinleyiciye ulaşması ve eğer bu albüm tutmazsa Chirsitina'nın büyük proje Stripped'daki hallerine dönmek için müziği, müzisyenleri, yönetmenleri, gözlerimizi sömürmemesi.

*Şarkı yüklemiyorum çünkü yüklemem ve silinmesi bir olur gibi geliyor. Ama yükleyecek olsam All I Need ya da My Girls' ü yüklerdim.

25 Mayıs 2010 Salı

kolinin bandı lubunyAYI YENDİİ...


herşey çok güzel di mi? bugün koli bantlerken dudağıma yapışan bantı çart diye çekince ufak bir kanama yaşadım...tamam büyütüyorum hala çok acıyor. bugün dünyanınn en saçma şeylerinden biri de olsa ayağıma basıldı; tanıdık tanıdık(pek severim kendilerini ama deşifre etmiyorum buralarda...) izmir'de havalar yakında iicene ısıncak belirsiz de bir gelecek?
o zaman napıyoruz. hiçbir şey. ben zaten genel olarak böyleyim. üşengeçlikten traş bile olmuyorum. koli de kesmiyorum.

aşağıda da durumu özetleyen şeylerdeğil ama içimden gelen iki parça var.

HURTS dinlerken otobüste bir ilham geldi bir ilham dünyanın en melankolik, bilek kesen şarkılarını yazabilirdim ama...

diğeri de Gece... onları da sevmeye başladım.hiç iddialı görünmüyorlar bu yüzden samimi buluyorum sanırım.

HURTS- Wonderful Life

Gece- İçinde Saklı

23 Mayıs 2010 Pazar

Foals -Total Life Forever



Foals'un yeni albümünü beklerken nasıl bir sound istediğimi pek hatırlamıyorum ama dance-punk'ı bozmayan yeni bir şaheser gelse şaşırmazdım. Çok güzel bir ilk albüm ve konser kayıtları, electric bloom'un güzel remixleri ile kapanmış Antidotes döneminden sonra Total Life Forever beni öylesine mutlu etti ki...

Şaşırdım. Beklediğimden çok daha olgun bir havada albüm, Antidotes'daki gibi çiğ feminen vokaller yok, uzun gitar solaları daha bir melankolik, ilk albümün gazını gaz yapan üflemeliler yok... zaman zaman psychedelic' e varan güzel mi güzel soloların olduğu, biraz daha az hareketli vokali ile başka bir Foals olmuş Total Life Forever.

Blue Blood'a Antidotes'daki bir parçanın ritmi gibi giriyoruz, ehh bir de ilk şarkı olunca arkadan hareketli bir vokal eşliğinde albüme başlıyorsunuz fikri veriyor ama "You've got the blood on your hands, I think it's my own." ile başlayan vokal ağır aksak anlatmaya başlıyor albümü. Blue Blood daha çok Antidotes'un kapanışı gibi, araya giren solalar ve çok sınırlı tutulmuş synth-lar eşliğinde Miami geliyor,öyle güzel bir ritmi var ki Nazan Öncel şarkılarındaki arada çalan arabesk gitarlara, sazlara benzettim ben. Miami yeni bir soundu olduğunu kanıtlayan ilk parça aslında...Yavaş yavaş albümün ruhunu da ortaya çkarıyor. Total Life Forever albümün şiirini, rengini, görselliğini paylaşan eski Foals şarkılarını pek andıran bir kayıt aslında ama herşey gibi onlarda değişiyor biraz, ardından liriğinin güçlü olduğu Black Gold geliyor...The future is not what it used to be, dizeleri ile ... Biz şimdi Spanish Sahara'ya geçelim. Son zamanlarda dinlediğim en melankolik kayıt bu olsa gerek ufaktan ufaktan beni benden aldı. Foals şarkılarında hep dikkatimi çeken bir mekan yaratma, zaman yaratma, o yeri benimse, o yerin dilini söylemeler vardır. Bu cümleleri kullanmak için bu şarkıya ihtiyacım varmış sanırım. Sisler içinde yürümeye başlıyorlar,geleceğe öykünmüş umutları, hayalleri bir güzel siliyorlar... Spanish Sahara'yı yaratıyorlar. Orda sevgilileri, aşkları onları alsın... götürsün, kum banyosu yaptırsın istiyorlar. Hem müzikal, hem şiirsel, hem de harika videoları ile Spanish Sahara Foals'un şimdiye kadar ki en iyi kaydı. Ama albüme girmiş böylesi bir ara şarkıda kalanı dinlemek beni zora soktu. Çünkü onlar Spanish Sahara'nın ruhundan çok çabuk sıyrılmışlar.

Albüm kalanı için yeni bir paragraf ile This Orient'e başlayalım.Albüm artık Antidotes'a biraz daha fazla öykünmeye başlıyor.This Orient hafif hafif synth ritmini albüme tekrar sokuyor ve ritmi arttırıyor. Ve After Glow eski ve yeninin en güzel birleştiği işlerden, hafiften psychedelic'e bulaşıyorlar, uzun sololar ama mutsuz ve durgun bir vokal ile... Alabaster, 2 Trees, What Remains derken albüm bitiyor.

Nihayartinde güzel şeyler yaşatıyor albüm. Ritmik anlamda çok gelişmiş, çok dengeli synth kullanımı, iyi düzenlemeler, kendilerini sınırlandırmadan akan şarkılar... ilk albümde sololar bakımından tarihe geçebilirdi ama orada kesintilere uğruyordu.Zaten Antidotes'a yakışmazdı bu uzun kayıtlar...
Evet bu kadar bitti.



Foals- Spanish Sahara Video

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Athena- Pis


Athena- Pis

sil şu ağzındaki lafı
ettiğin yemini de
yarım kalmışlar gibi
arsızım sevişine
hepimizi bir etmişler sanki küfür eder gibi
acıdıkça gülüyorum
bilemedim ben bu işi
bizden bir yol olmaz
yırtık kalp dikilir mi
bizden bir bok olmaz
bak yine bombok olduk
seviyorum seni

.....

öp şu ağzımdaki kanı
sildiğin resmimi de
tükürdükçe yalar olduk
sıkıştım denizlere
gele gide yara olduk
sarıldıkça kaçar gibi
bakarken özlüyorum
bilemedim ben bu işi


bu şarkıyı çok sevdim...tanımlarca ruh hali yapıştı resmen üstüme,çok yakında konuşalım şu albümü...